«
  1. Anasayfa
  2. Sağlık
  3. Beslenme ve Genetik: Nutrigenetik ve Nutrigenomik’in Rolü

Beslenme ve Genetik: Nutrigenetik ve Nutrigenomik’in Rolü

Beslenme ve Genetik: Nutrigenetik ve Nutrigenomik’in Rolü

Hepimiz aynı besinleri tüketiyoruz, benzer tarifler deniyoruz ama neden bazılarımız kolayca kilo alırken bazıları yer yer bitiremiyor ama zayıf kalıyor? Veya aynı diyeti uygulayan iki kişiden biri muazzam sonuçlar alırken diğeri neden aynı başarıyı gösteremiyor? İşte bu noktada genetik bilimiyle beslenmenin kesişim noktası olan nutrigenetik ve nutrigenomik devreye giriyor.

Bugün gelin, biraz daha bilimsel ama anlaşılır bir dille, bu iki önemli kavrama birlikte bakalım. Hem akademik bir çerçeve çizeceğim, hem de günlük hayattan örneklerle somutlaştıracağım.

Nutrigenetik Nedir?

Nutrigenetik, kısaca kişinin genetik yapısına göre besinlere verdiği tepkileri inceler. Yani sizin genetik mirasınız, bazı besinlere nasıl tepki verdiğinizi, hangi diyetin sizin için daha uygun olacağını belirleyebilir.

Daha net anlatmak gerekirse; bazı insanlar genetik olarak laktoz intoleransı taşır. Süt içtiklerinde karın ağrısı, şişkinlik yaşarlar. Bazıları ise sütü litre litre içse bir şey olmaz. Bu fark, yalnızca bir yaşam tarzı ya da sindirim alışkanlığı değil; genetik yapıdan kaynaklanır.

Yine benzer şekilde, bazı bireyler kafeini genetik olarak çok yavaş metabolize eder. Bu kişiler bir fincan kahveden sonra saatlerce uykusuz kalabilirken, başka biri iki espresso içer, yastığa kafasını koyduğu anda uyuyabilir. Bu da genlerle ilgili.

İşte nutrigenetik bu farkları bilimsel olarak inceler. Kimin hangi besinlere karşı daha duyarlı olduğunu, hangi diyetin kimde daha etkili olacağını anlamaya çalışır. Sonuçta, beslenme kişiye özeldir; çünkü genetik altyapımız da kişiye özeldir.

Nutrigenomik Nedir?

Nutrigenomik ise biraz daha farklı ama tamamlayıcı bir kavram. Nutrigenetik “genlerimiz besinleri nasıl etkiliyor?” sorusunu sorarken, nutrigenomik “besinler genlerimizi nasıl etkiliyor?” sorusuna cevap arar.

Yani burada odak, besinlerin gen ifadesini nasıl değiştirdiği üzerinedir. Epigenetik dediğimiz alanla yakından ilgilidir. Epigenetik, DNA dizilimini değiştirmeden genlerin nasıl çalıştığını etkileyen mekanizmalardır.

Mesela, brokolide bulunan sulforafan adlı maddenin, bazı tümör baskılayıcı genlerin daha aktif çalışmasını sağladığı gösterilmiştir. Yani bir yiyecek, sadece karnımızı doyurmuyor; aynı zamanda genlerimizin davranışını da değiştiriyor olabilir.

Bu, oldukça heyecan verici bir alan çünkü bize şunu söylüyor: “Genleriniz kaderiniz değildir. Onları nasıl kullandığınız önemlidir.”

Peki Bu Ne İşimize Yarar?

İşte burada işin sağlık boyutu devreye giriyor. Nutrigenetik ve nutrigenomik sayesinde artık bir gün, kişiye özel diyetler rutin hale gelebilir. Bu ne demek?

  • Genetik testinize bakılacak.
  • Genetik yapınıza göre hangi besinleri daha iyi tolere ettiğiniz veya hangilerinin sizi olumsuz etkilediği belirlenecek.
  • Bu verilere göre size özel bir beslenme planı hazırlanacak.

Bu yaklaşım, klasik kalori hesabından çok daha öte bir şey. Tam anlamıyla kişiselleştirilmiş beslenme diyebiliriz.

Uygulama Örnekleri

Bu alandaki en bilinen örneklerden biri MTHFR geni. Bu gende mutasyon taşıyan bireylerin folik asidi aktif forma çevirmekte zorlandığı biliniyor. Yani folik asit içeren takviyeler onlara beklenen faydayı sağlamayabilir. Onlar için doğrudan metilfolat içeren formlar daha etkilidir.

Bir başka örnek: FTO geni. Bu gene sahip olan bireylerin daha yüksek obezite riski taşıdığı görülmüş. Ancak bu bireyler yüksek proteinli diyetlere daha iyi yanıt verebilir. Yani kilo vermeleri imkânsız değil, sadece doğru diyet stratejisi uygulanmalı.

Yine APOE geni, kolesterol metabolizmasını etkileyen bir başka örnek. Bu gene göre bazı bireyler doymuş yağlardan çok daha olumsuz etkilenebilir. Bir başka kişide hiçbir sorun yaratmayan yağlı bir et yemeği, APOE ε4 taşıyıcısı olan birinde ciddi kalp hastalığı riskini tetikleyebilir.

Epigenetik Etki: Genlerin Anahtarı Bizde

Epigenetik mekanizmalar sayesinde artık biliyoruz ki, anne karnındaki beslenme bile ileriki yıllarda hastalık risklerini belirleyebiliyor. Bu, hem bireysel hem de nesiller arası etkiler taşıyor.

Anne adaylarının yeterli omega-3, folat, demir, çinko gibi maddeleri alması sadece bebeklerinin fiziksel gelişimini değil, gen ekspresyonunu da etkileyebiliyor. Aynı durum emzirme dönemi için de geçerli.

İşte bu yüzden, bireysel genetik farklılıkların yanında yaşam tarzı, stres, çevresel toksinler ve beslenme alışkanlıkları da büyük bir rol oynuyor. Genlerinizde diyabete yatkınlık olabilir, ama bu kaderiniz değil. Epigenetik anahtarı doğru kullanırsanız, bu gen hiç “aktif” hale bile gelmeyebilir.

Beslenme Danışmanlığında Yeni Dönem

Bir diyetisyen olarak danışanlarımızın sadece tartıdaki kilolarına değil, biyokimyasal ve genetik yapılarına da odaklanmak, geleceğin en önemli yaklaşımı olacak gibi görünüyor.

Artık yalnızca “az ye, çok hareket et” demek yeterli değil. Genetik yapı, mikrobiyota durumu, yaşam şekli, geçmiş hastalıklar, hatta uyku düzeni gibi çok sayıda parametre birlikte değerlendirilerek kişiye özel stratejiler geliştirilmeli.

Nutrigenetik testler hâlâ pahalı olabilir ama önümüzdeki 5–10 yıl içinde bu testlerin daha erişilebilir olması bekleniyor. Tıpkı eskiden sadece özel hastanelerde yapılan kan tahlillerinin bugün her yerde kolayca yapılabildiği gibi, nutrigenetik de zamanla standart bir uygulamaya dönüşebilir.

Eleştiriler ve Sınırlılıklar

Elbette bu alanın da bazı sınırlamaları var. Genetik testler %100 kesinlik vermez. Bir gen varyantının etkisi, başka bir gen veya çevresel faktörlerle etkileşim içinde olabilir.

Ayrıca bu testlerin yorumlanması uzmanlık gerektirir. Yanlış yönlendirme veya test sonuçlarının gereğinden fazla abartılması, danışanlarda stres ve kafa karışıklığı yaratabilir. Bu yüzden bu tür testlerin mutlaka genetik danışmanlık ve diyetetik uzmanlığı ile birlikte değerlendirilmesi önemlidir.

Geleceğe Dair Umutlar

Bilim ilerledikçe “tek beden herkese uyar” yaklaşımı yerini “genine göre ye, genine göre yaşa” dönemine bırakacak gibi duruyor. Bu alan sadece bireysel sağlığı değil, halk sağlığı politikalarını da kökten etkileyebilir.

Gelecekte okullarda çocuklara genetik yapısına uygun menüler hazırlanabilir. Sporculara en uygun beslenme genetik profillerine göre düzenlenebilir. Diyabet, obezite, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların önlenmesi için genetik risk taşıyan bireyler daha erken önlemlerle yönlendirilebilir.

Sonuç Yerine: Genler Kaderimiz Değil, Pusulamızdır

Beslenme artık sadece “ne yediğimiz” değil, “kim olduğumuzla” da ilgili. Genetik yapımız, besinlere olan tepkimizi şekillendirirken; besinler de genlerimizin nasıl çalışacağını belirliyor. Nutrigenetik ve nutrigenomik, işte bu çift yönlü ilişkiyi bilimsel bir temel üzerine oturtuyor.

Ve bu bilim bize diyor ki:

Genetik yatkınlık bir başlangıç noktasıdır, ama yaşam tarzınız sizin rotanızı çizer.

Bu yüzden genlerinize küsmeden, onlarla uyumlu yaşamanın yollarını aramak en iyisi. Doğru bilgiyle, doğru analizle ve en önemlisi kişiye özel yaklaşımla…

Dyt. Melina Ezgi Tosun

Kaynakça

  1. Ferguson, L. R. (2009). Nutrigenomics and Nutrigenetics in Functional Foods and Personalized Nutrition. CRC Press.
  2. Corella, D., & Ordovás, J. M. (2014). Interactions between dietary n-3 fatty acids and genetic variants and risk of disease. British Journal of Nutrition, 111(S2), S79–S89.
  3. Kaput, J., & Rodriguez, R. L. (2004). Nutritional genomics: the next frontier in the postgenomic era. Physiological Genomics, 16(2), 166–177.
  4. Mathers, J. C. (2007). Nutrigenomics in the modern era. Proceedings of the Nutrition Society, 66(3), 421–426.
  5. McNulty, H., et al. (2012). Folate and vitamin B12 in pregnancy and lactation. Matern Child Nutr.
  6. Mutch, D. M., et al. (2005). Nutrigenomics and nutrigenetics: the emerging faces of nutrition. The FASEB Journal, 19(12), 1602–1616.

Kaynak: Diyetisyen Melina Ezgi Tosun (Bihaber.TR köşe yazarı)

Bir Cevap Yaz

Haber Yıldız Hakkında

Bir Cevap Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlendi *